"Doğru ile yanlışın ötesinde buluşalım"

Zümrüt Tabletler’den

zümrüt tablet

Her şey BİR’den oluştu;
her şey birin tezahürüdür.
Birçok Tanrı olduğunu mu sanıyorsun?

Bu, saçmadır: Tanrı BİR’ dir.
O, bir sayısı gibi tamdır,
O, kendisi kalır.
O, bütündür;
O, her şeyi içerir.
O, BİR’dir, iki değil.
O bütündür, çokluk değil.
O, kusursuzdur, bozulmaz ve ebedidir.
O, yücelerin yücesi Mutlak Hakikat’tir.
* * *
Sadece insanda vardır ikili tabiat.
Ruhların hepsinin de tabiatı birdir.
Ne erkek ne dişidir onlar.
Varlığın ilk adımı,
mücadele etmektir nefsiyle.
Uzun bir birlik davasıdır bu…
Birleştirmek isterken biri,
ayırmak ister diğeri.
* * *
Mükemmel işleyen evren,
sayıların gücüyle düzenlenmiştir.
* * *
İlahlar ikiliği bir etmiş insanlardır.
İnsanlar ise birliği bilmek için
ikiliği yaşayan henüz çocuk ilahlardır.
* * *
Sözler tek başına
aktaramaz ‘hakikat’i.”
* * *
Bir ruh bedenini terk ettiğinde,
gözden geçirir yaşamını, ilahların huzurunda.
* * *
Şimdi, geçmişten doğar;
gelecek ise şu andan.”
* * *
O, her şeyin ilkidir
Ve başlangıcı olmayandır.
O her şeyin köküdür
ve kaynağıdır.
O’nu tanımlamak imkansız
ve O’na hiçbir ad verilemez.
O, çok yücedir,
adıyla anılmayacak kadar.
* * *
İkinci doğuşunda bir insan(ölmeden önce öldüğünde veya ölüm ile boyut değiştirdiğinde), değildir artık üç boyutlu bir beden.
* * *
Aslında, görünmeyen O,
kendileri de görünmez olan
düşüncelerle görülebilir yalnızca.
O’nun görünmez olduğunu mu sanıyorsun?
Bunu söyleme sakın!
O’ndan daha görünür değildir hiçbir şey.
O her şeyi yaratmıştır;
işte onlar vasıtasıyla görebilirsin O’nu.
Her şeyde gösterir kendisini böylece.
O, yarattıkları vasıtasıyla bilinir.
Yarattıkları görülebildiğinden dolayı,
görebiliriz Yaratıcı’yı.
Gözlerinle görmek için O’nu,
mükemmel düzenine bak evrenin;
algıladığın her şeyi yöneten
zorunlu yasalara ve
olan ve olacak olan her şeyin
mükemmelliğine bak!
Uzayda kendine verilen yerde dolaşır her yıldız.
Niçin bütün yıldızlar aynı yolu izlemezler?
Her birinin yerini tayin eden kimdir?
Bunların yapımcısı ve sahibi olmalıdır birisi.
Mümkün değildir tesadüfen ortaya çıkmaları.
Düzen tümüyle yaratılmış olmalıdır mutlaka.
Ölçüye sığmayan sadece
ortaya çıkandır ‘tesadüfen’.
Oysa düzensizlik bile tâbidir, Âlemler’in Sahibi’ne.
* * *
Saflık koşusunu tamamlamışsa eğer,
ruh tırmanır o zaman,
geçerek gök katlarından.
Soyunmuşsa yüklendiği her şeyden,
sahibidir şimdi gerçek gücünün
ve çıkabilecektir artık sekizinci göğe.
Işık bedenli bir varlık olarak,
O’na hizmet etmek için.
* * *
Kozmoz’un özü mükemmel düzendir;
zamanın özü devinimdir.
Ama O, devimsizdir her zaman,
sonsuz ve değişmezdir.
Devimsiz devindiricidir O.
Gizli olan O,
apaçıktır bütün eserlerinde.
Ama ‘Kader İlahesi’dir,
her şeyi değiştiren
doğal gelişim yasasına göre,
yaratan sürekli
değişmez Hakikat’ten,
hiç durmadan değişen dünyayı.
Yasaların icapları çerçevesinde
işler doğayı
tükeniş ve yeniden oluşlarla
ve yaratılışı sürekli tekrarlayarak
kendi bilgeliğini ortaya koyar.
* * *
Güneş bir suretidir sadece,
göklerden yüce olan yaratıcının.
* * *
Haydi dinleyiniz çamurdan insanlar!
Bir an düşün,
nasıl oluştuğunu ana rahminde.
Aklına getir o usta işçiliği
ve ara o sanatçıyı,
böyle güzel bir görüntüye şekil veren.
Kim çizdi göz yuvalarını?
Kim açtı burun deliklerini, kulaklarını ve ağzını?
Kim uzattı sinirlerini ve sıkıca bağladı?
Kim yaptı kemiklerini
ve etini deriyle örttü?
Kim ayırdı parmaklarını
ve düzleştirdi tabanlarını?
Kim hazırladı kalbini
ve boşluklar bıraktı ciğerlerinde?
Kim görünür kıldı güzelliğini
ve sakladı bağırsaklarını içeride?
Kaç çeşit beceri kullanıldı
ve kaç tane sanat eseri yaratıldı
oluşturmak için bir insanı?
* * *
Bütün formlar şekil verir maddeye
ve ruh kudreti sürekli değiştirir onları
bir halden diğerine.
* * *
Hangi ateş yanar kirlilik gibi?
Göremiyor musun hala,
Saf olmayan ruhun katlandığı ıstırapları…”
* * *
Toprağı ateşten ayıracaksın,
sübtil olanı kalın olandan!…
* * *
Fiziksel alem süptil alemin aynasıdır
* * *
Kendinizi dönüştüremedikçe,
hiç bir şeyi dönüştüremezsiniz.
* * *
Yukarısı aşağıya,
aşağıdaki Yukarıdaki’ne benzer
* * *
Her şey titreşmektedir. Hiçbir şey durağan değildir. Her şey alçalır ve yükselir, her şey bir sarkaç gibi hareket eder. Her nedenin bir etkisi, bir sonucu vardır; her sonucun da bir nedeni. Her şey yasaya uygun vuku bulur. Rastlantı, bilinmeyen bir yasaya verilen bir addan başka bir şey değildir.