
Endişe sizi felç de edebilir, daha hızlı hareket etmenizi de sağlayabilir. Bilimdeki yeni gelişmeler endişeyi nasıl lehinize çevirebileceğinizi gösteriyor. Amerikan Time Dergisi bu haftaki kapağında endişenin iki yüzünü taşıdı.
Özel hayatımız, işimiz ya da gün içinde karşılaştığımız küçük zorlukların neden olduğu endişe ve stres bizi yiyip bitirebiliyor. Bazen de başarısız olma korkusunun verdiği endişe, sıra işin başına geçmeye geldiğinde o ana kadar ulaşamadığımız bir performansı sergilememizi sağlayabiliyor.
Endişe ve stres bozukluğu üzerine yapılan çalışmalardaki yeni gelişmeler endişeyi nasıl kontrol edebileceğimizi ve faydalı tarafını nasıl öne çıkarabileceğimizi ortaya koyuyor.
Maryland Endişe ve Stres Bozukluğu Enstitüsü'nün Direktörü Sally Winston, "Tahmin edilemeyen, kesin olmayan ve kontrol edilemeyen durumlar otomatik olarak endişeyi körüklüyor. Endişe iç ya da dış tehdidin sinyali oluyor" diyor.
Endişe, ilk çağlardan bugüne dek insanların tehlikelerden kaçmasını sağlıyor. Bu nedenle stresle savaşmak her zaman doğru bir hareket olmayabiliyor, bazen onu kucaklamak gerekiyor.
Strese neden olan hormonlar doğru ölçüde olduğunda, duyuları harekete geçme güçlü uyarıcılar haline geliyorlar.
CAN EĞRİSİ GİBİ
Stres ve performans arasındaki ilişki bir can eğrisine benziyor. Tansiyon ve endişe arttıkça performans kalitesi de artıyor. Kilit nokta ise endişeyi yok etmek değil, onu nasıl kontrol edeceğini keskin bir iniş yerine ara ara frene basmayı öğrenmek.
Buradaki sorun ise endişe sistemimizin modern dünyaya uygun olmaması. İnsanların içgüdüleri öldürücü vahşi hayvanlarla dolu bir orman ile insanlarla dolu bir konferans salonu arasındaki ayrımı yapamıyor. Bu ayrım yapılamadığında ölümcül olmayan durumlarda bile bizi tüketecek endişe duyuyoruz. Gün içinde sürekli baskı ile karşılaşmak da bunun ardı arkasının kesilmeyeceği duygusunu vererek kilitlenmemize yo açıyor.
ÇÖZÜM SORUNUN İÇİNDE
Şiddetli endişe sorunu ile yaşayanlar için çözüm, bu soruna neden olan sistemin içinde yatıyor. Endişe devreleri beynin duygusal ve algısal alanlarını bağladığı için kendimizi endişe seviyesini belli bir noktada tutabilecek şekilde eğitmemiz mümkün. Buna "Alışkanlık Yöntemi" adını veren psikologlar, bir belleğin korna sesi duyduğuna ağlamaya başladığını, ancak bir süre sonra bunun arkasından bir tehlike çıkmadığını öğrenince bu davranışından vazgeçtiği örneğini veriyorlar. "Algısal Davranış Terapisi" adlı yöntem insanların kuşkuları ile yüzleşmelerini sağlayarak onları yenmelerine yardım ediyor.
Örneğin, örümcek korkusu olan bir kişi tehlikenin olmadığı durumlardan başlanılarak çeşitli ortamlarda örümceklerle bir arada olmaya zorlanıyor. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin Depresyon, Endişe ve Stres araştırmaları Merkezi'nin direktörü Diego Pizzagalli, "Başa çıkabileceğinizi algıladığınızda artık aşırı stres hissetmiyorsunuz" diyor. Kronik endişelilerin probleminin her zaman en kötüsünün olacağını düşünmek olduğunu belirten Winston'da bir ya da performans sunum sırasında başarısız olabileceğimizi kabul etmek, ama bunların ölümcül olmadığının farkına varmak gerektiğini söylüyor.