"Doğru ile yanlışın ötesinde buluşalım"

Genlerimiz ve Biz – Dr. Bruce Lipton

1794685_477669872355626_518190349_n

GENLER Bizi Etkilemiyor da Biz Genlerimizi mi Etkiliyoruz?

GENLERİN ifadesini sınırsızca değiştirebilirsiniz.
Evet bu doğru. Bu neden bizi ilgilendirsin? Çünkü, pek çoğumuz genlerin hayatımızı kontrol ettiğine inanıyor. Ama farkına varamadığımız şey ise, genlerin çıktısını biz değiştiriyoruz.

Yani tamamen sağlıklıyken, zihnimiz kansere neden olabilir. Zihnimiz her hastalığa neden olabilir. Diyabet yada onun gibi başka birşeye.

İlginç olan ise, olayın diğer yüzü: Bazı insanlar bize gerçekten hatalı genler ile geliyorlar ve ne oluyor bilin bakalım… Zihinleri ile o genleri yeniden yazarak normal hale getirebiliyorlar.

Yani sınırlayıcı faktör, GENLER değil, ZİHİNDİR”

Dr. Bruce Lipton

——————————————————————————————–

Dr. Bruce Lipton bilimsel hayatına hücre Biyoloğu olarak başladı. 1973 yılında Wisconsin üniversitesi Tıp anatomi bölümüne başlamadan once Doktorasını Charlottesville’de bulunan Virginia üniversitesinden aldı.

Dr. Lipton’un klonlanmış insan hücresi kullanarak müsküler distrofi hakkında yaptığı araştırmalar hücre davranışını etkileyen moleküllerin mekanizmasına odaklıydı.

Dr. Lipton ve Dr. Ed Shultz tarafından geliştirilmiş olan deneysel hücre transplantasyonu tekniği ‘’Journal of Science’’ da ve sonrasında ‘’human genetic engineer’’ insan genetik mühendisliği olarak kitap şeklinde yayınlandı.

1982 yılında Dr. Lipton Kuantum Fiziği prensiplerini ve hücrenin bilgiyi işleyiş sistemi ile nasıl içselleşmiş olabileceği konusunu incelemeye başladı.

Hücre zarı üzerinde yaptığı atılımcı çalışmaları sonunda ki buluşları, hücrenin dış katmanının organik bir kompüter çipinin homologu, yani hücrenin beyni olduğunu açıkladı.

Stanford üniversitesinde 1987 ve 1992 yılları arasında yaptığı araştırmalar ile çevrenin hücre zarının aracılığı ile etkilediğini ve böylece hücreleri kapatıp açarak hücrenin davranışını ve psikolojisini kontrol ettiğini keşfetti.

Hayatın genler tarafından kontrol edildiği inancı olan yerleşik bilimsel görüşlerin zıttı buluşları, bugün yapılmış en önemli çalışma alanlarından biri kabul edilen epigenetik bilimini ortaya çıkardı.

Bu çalışmalardan çıkan iki temel bilimsel yayında moleküllerin zihin ve bedenle olan bağlantısını tanımlıyor.

Daha sonra yapılan bir çok başka araştırma ile bilim adamları tarafından hazırlanan bir çok belge onun kavramlarını ve fikirlerini destekledi.

Dr. Lipton’un bilimsel tutumu kendi şahsi hayatını da değiştirdi. Onun hücre biyolojisi anlayışı, zihnin bedensel işlevleri nasıl kontrol etiğinin mekanizmasını açığa çıkardı ve sonsuz bir ruhun var olduğunu vurguladı.

——————————————————————————————–

Dr. Bruce Lipton’ın İNANCIN BİYOLOJİSİ kitabının temelde verdiği mesaj şu:

“Genlerimizin kurbanı değiliz. Genlerimizi düşüncelerimizle ve inançlarımızla değiştirme gücüne sahibiz.

İnançlarımız, doğru ya da yanlış, olumlu ya da olumsuz bile olsa genetik aktivitemizi ve genetik kodlarımızı etkiliyor.

Hastalığı da sağlığı da yaratan bizim bilinçli ve bilinçaltı inançlarımızdır.

Genlerimizin kurbanı olduğumuza inanırsak ilaç firmalarının kurbanı oluruz.
İlaç firmaları destekli yapılan bilimsel (!) araştırmalara göre gazetelerde her gün bir hastalığın genetik olduğu haberi yer alıyor.

Sadece son birkaç ayda gazetelerde yer alan sağlık haberlerine göre işte bize sunulan bilgiler:

Depresyon genetik, kanser genetik, uykusuzluk genetik, şeker hastalığı genetik, obezite genetik, alışveriş bağımlılığı genetik, baş ağrısı ve migren genetik….

Neredeyse her şey genetik ve bizim bu hastalıklara “yakalanmak” konusunda hiç suçumuz olmadığı gibi onları değiştirme gücüne de sahip değiliz.

Tek çözüm ilaçla tedavi.

Hem de ömür boyu alınması gereken ilaçlarla.

Eğer bir ilacı ömür boyu almamız gerekiyorsa hangi tedaviden söz ediliyor acaba?

Tedavi ile iyileşmenin aynı anlama gelmediği ortada.

Oysa genler kendilerini aktive etme yeteneğine sahip değil. Aktive olması için çevresel etki (uyarı) gerekiyor.

Çevresel etkilere düşünce ve inançlarımız da dâhil.

Yani genlerimizde olan kanser, 35 yıl uykuda kalıp, -tıpkı babamda yaptığı gibi- 35 yaşına geldiğimde bir gün uyanıp da, hadi bari harekete geçip bu bedende kanser yaratayım, demiyor.

Ailenizden gelen genetik mirası değiştirebilirsiniz.

Bilincimizi sağlıklı inançlar yaratmak konusunda yeniden programlayabiliriz. Bu da bedenimiz ve hayatımız üzerinde olağanüstü pozitif etkiler yaratır.

Gerçekten iyileşmek ve sağlıklı olmak istiyorsanız önce sağlığınızı engelleyen inançlardan özgürleşmeniz gerekiyor.

Lipton’a göre hücre zarı, programlanabilen bilgisayar çipine benziyor.

Bu ne anlama geliyor?

Ailemizdeki “genetik” hastalıkların kurbanı olmak yerine bilinçli düşünce ve duygularla bedenimize farklı mesajlar verebilme gücüne sahibiz.

Hücrelerimizin bilinci var ve bu bilinç zihnimiz tarafından yönetilebiliyor.
Korku ve stres, hücrelerin kendisini yenilemesini önlüyor.

Ülkedeki tüm fabrikaların tam randımanla çalıştığını ve ürettiğini düşünün. Ama bir anda sirenler çalıyor. Savaşın başladığı, herkesin acilen sığınaklara saklanması gerektiği anonsu yapılıyor. Fabrikalarda çalışan işçi kalır mı?

Üretim durur ve herkes önce kendini koruma telaşına düşer. Savaş uzun sürerse ve sığınaktaki erzaklar biterse hastalıklar ve ölümler de artar değil mi?

İşte korkularımız ve stres, hücrelerimizi “Kendini koruma modu”na sokuyor ve hücre kendini yenilemek ve üretmek için harcayacağı enerjiyi kendini korumaya harcıyor.

Hücreler yenilenemeyince, bir süre sonra yaşlanmaya ve ölmeye başlıyorlar; tabii o hücrelerin oluşturduğu beden de. Oysa sağlıklı düşünce ve duyguların yarattığı ortamda hücrelerin faaliyeti sağlığa ve bütünselliğe yönelik olur.

Toplumda herkesin kendi sağlığının sorumluluğunu alacak bilince sahip olduğunu hayal edin.

Bilinçaltımızı yeniden programlamayı herkesin öğrendiğini hayal edin.

Bunlar günümüzde öğrenilebilen şeyler

Bunun için toplumsal bilincin ve medya gücünün dışına çıkarak düşünmeye başlamamız gerekiyor.

Bu kolay mı? Değil.

Değer mi? Fazlasıyla.

Sağlığı korumak, hastalıkları iyileştirmekten çok daha ucuz, kolay ve sağlıklıdır.”