"Doğru ile yanlışın ötesinde buluşalım"

Adam Kadmon

kabala_thumb.jpg

Adam Kadmon
İbrani tradisyonundaki sembolik bir addır.
Bu ad, İbrani tradisyonunda iki anlamda kullanılır:
Adn Cenneti’nde meydana getirilen Âdem’i ifade eder.
Okültizmde, tasavvufda, mistisizmde, teozofide, kimi Doğu dinlerinde ve çeşitli tradisyonlarda bulunan ve belirli bir ruhsal tekâmül hedefine varmış mükemmel, ideal ya da müteal insanı ifade eder.
Tasavvufta bu kişiliğe insan-ı kâmil, Taoizm’de cheun-jen, Hinduizm’de purusha denir.
Adam Kadmon kabalistlerine göre soyut anlamıyla insanın rûhânî gelişim sonunda ulaşabileceği en mükemmel, en bilge hâlidir.

Kabbala’ya göre insan, Adam Kadmon düzeyine otuz iki aşamalık bir sürecin sonunda varır ve o zaman yüce ya da kutsal âleme dahil olur.

Yine kabala’ya göre anlamı “sonsuz ışığa en benzer olan ilk ve temel dünya” olan kelime. kabala’da adam kadmon, insanoğlunun tecrübe ve anlayış çerçevesini aşan bir şeyi, “yaratıcının iradesini” temsil eder.

Hiçbir şey yaratılmadan önce, sadece yaratıcı vardı. yaratıcının sonsuzluğu, sonlu yaratıklar aleminin varolması için beş gerçeklik seviyesini veya beş dünyayı oluşturdu. Bunlar sırasıyla; adam kadmon, atzilut, beriah, yetzirah ve asiyah’dır.”

Adam ve Hayat ağacı aynı projeyi (taslağı) içerir. Bu düşünce (tasarım) kitabın ilk bölümü “Genesis”teki (Başlangıç) “Tanrı insanı kendi suretinde (tıpkısı) yarattı” formülasyonundan ileri gelmektedir
Sefirot,insan şeklinde yani Adam Kadmon olarak insan bedeninin(örneğin üç sefira olan keter yani taç;hohma yani bilgelik ve bimah yani zeka insan başını oluşturuyor) çeşitli uzuvlarını temsil ediyor.

Sefirot (Sefiralar) Tanrısaldır ve Adam Kadmon dünyasında ki Keter’den Assiya dünyasındaki Malhut’a kadar aralarında bir fark olmamasına rağmen, algılayan açısında aralarında çok büyük fark vardır. Zira Sefirot ışıklar ve kablar olarak bilinir.

Sefirot içindeki Işık ise saf Tanrısallık olarak bilinir. Ancak alt dünyaların her birinde KHBTM olarak adlandırılan kablar – Beria, Yetzira, Assiya, Tanrısal değillerdir. Onlar daha ziyade içlerinde sonsuzluğun Işığını gizleyen örtülerdir ve alıcılara belli ölçüde arılık derecelerine göre aktarırlar.

Kabala dört Dünya’dan bahsetmektedir. Bu dört dünya Ateş, Hava, Su ve Toprağa karşılık gelmektedir.
Azilut (Yayılma Dünyası), Beriyah (Yaratma Dünyası), Yezirah (Oluşum Dünyası) ve Asiyah ( Fiziksel Dünya)
Bu dört dünya insanın varlığının farklı düzeylerine denk düşer. Fiziksel beden, duygular alemi, akıl, ve ruhtur.
Tasarımsal olarak bu, Yakup’un merdiveni gibi de görülebilir. Kabala’da zaman zaman bir beşinci dünya’dan bahsedilir ki o da ADAM KADMON yani Kamil İnsan dır.

Bu, açıklanamaycak, öte bir haldir. Kamil İnsanın Tanrıyla bütünleşmesini, Hakikate ulaşmasını anlatır.
Bir Kabalacı da Adam Kadmon’a ulaşmaya yani mükemmel insan olmaya çalışır.

İslam gizli bilimciliği için Sufilik ve Tasavvuf nasıl bir yol ise Yahudi ezoterizmi için de Kabala aynı anlamı taşır ve inisiye adaylarına yani evrensel gerçeklere uyanmak isteyen insanlara yol gösterir. Günümüzde de dürüstlük ve doğruluk yolundan ayrılmayan ruhsal öğretiler, kendi izleyenleri için görevlerini sürdürmekte, ışıklarını insanlığa yaymaktadırlar.

İnsan,en güzel bir biçimde yaratılmıştır (Ahsen-i takvim). Ancak daha sonra ilahi Prototipinden (ilk örnek) ayrıldı ve uzaklaştı, aşağıların aşağısı (esfeles safilin) oldu.
İnsan bu bakımdan içinde hem bir mükemmellik ilkesi barındırır, hem de kopuşla birlikte başlayabilecek bir bozulma. Sufiler, tüm tarihsel değişim ve dönüşümlere karşın insan tabiatının bu iki nokta arasında bir sarkaç gibi salındığını düşünürler.

İnsan ebedi olanı, ölümsüzlüğü arar. Kendisini aşmak, mükemmele doğru değişmek-dönüşmek ister. İnsan bu gerilim hattında bulunduğu yani bu dünyada yaşadığı ancak yinede onu aşmak istediği için bir arayışa koyulur.

Yolcunun iki ödevi vardır:
1 -Şimdiki durumun erimesi, yokedilmesi (FENA)
2-Yeniden bütünleşme (BEKA). Bilinen benlik fena-fillah süreci ile feshedilir ve beka ile kozmik benliğe yeniden doğulur.

Fena entellektten BEN’DEN KURTULUŞ; BEKA “BEN OLMA SÜRECİ”ne varlığın saklı yanlarına bir ışık tutma halidir. Yani, bu durum ontogenesis ile transmutasyonun araştrılması ile mümkündür, salt meditasyon ile bu noktaya ulaşılmnaz.

Pratik anlamı ile bilinci kurgu, yalan ve idollerden, kalbi hırs, arzu, kıskançlık, öfkeden temizlemektir. Ancak, eğer sufi, TANRI’ dan bu değişim süreci için umudunu kesmez ve kendisini tamamiyle ona terk etmezse tüm uğraşların pek değeri yoktur.

Hz.Muhammed (S.A.V.) şöyle demiştir:
“Eğer, tanrıya, gerektiği kadar güveniniz varsa o sizi besler, tıpkı sabahlan aç çıkan ve akşamları doymuş dönen kuşları beslediği gibi”.

Bu inançlı kendini terk ediş (tevekkül) sufinin kalbinde doğan korkuları, TANRI’ nm affı haline getirebilecek niteliktedir. Bu, inanarak kendini terk ediş insanı tatmin olmaya götürürken (rida), işe, onu TANRI’ya bağlayan manevi duyguyu paylaştırmakla başlar, sonra, onu daha yüksek bir duyguya TANRI aşkı duygusuna yüceltir.

Kuran’ da şöyle bir ifade vadır: ” Allah dilediğine hidayet verir”.
Dolayısıyla Tanrı inançsız tekamül olmaz.
Kabbalistlere göre de ideal insan, içinde Tanrının verdiği niteliklerin seyredebileceği ayna haline gelen “Adam Kadmon” gibi bir insandır.
Muhammed (s.a.v.) şöyle bile demiştir: “Beni görmüş olan, Allah’ ı görmüş demektir.” Hz. İsa ise, “Baba bende, ben Babadayım” buyurmuştur.
İşte, Tann aşkını bilen aşık/maşuk, sevile/seven terimleri içinde ifade edilebilir ve hedef sevilenle bir yakınlık (kurb) hali olarak belirlenir. Buna Budizm’ de “Bahhti yolu” denir. Sevgi, muhabbet yoludur. Bir de budizmin “Jyana yolu” dediği irfan (marifetullah) yolu vardır.
Yol içinde kalmayan ve bilgileri dejenere edenleri ayırt etmek de günümüz çağdaş insanının bilgisine, aklına emanet edilmiştir.

Eskiden insanlardan bucak bucak kaçırılan bu bilgilerin günümüzde bu kadar ulaşılır olmasının bir nedeni artık insanlık ailesinin bilgi ve vicdan ölçülerini kullanma açısından belli bir olgunluğa ve yetkinliğe ulaşmış olmasıdır.
Öze inmeye çalışan tüm bu tip çalışmalarda ve gruplarda akıl ve mantık ilkeleri ile bilgileri kontrol etmek, her insanın en doğal görevi olmalı ve kendisine sunulan öğretiye tam bir güven duymalıdır ki iç mabedinin basamaklarında güvenli adımlarla yükselsin, yeni kapıların önüne gelsin.
Kabalistik geleneğe göre Tanrı, Hiçlik hakikatinin içinde, Tanrının her şey ve hiç bir şey olduğu boşluğundan, tezahür etmemiş mevcudiyetin yani Hakikatin ilk oluşumunu yarattı.
Adam ve Hayat ağacı aynı taslağı içerir. Bu düşünce (tasarım) kitabın ilk bölümü “Genesis” teki (Başlangıç) “Tanrı insanı kendi suretinde yarattı” tanımı ile gayet açık ifade bulur.
Kabalistik geleneğe göre ”Bu sonsuz dünyadan, sonsuz ışıktan oluşan ve ortasında ilk taç olarak adlandırılan boyutsuz bir nokta bulunan bir alem kristalize oldu.”
Tezahür etmemiş mevcudiyetin üç oluş hali, maddi evrenin ilk hali, soyuttaki arka tasarımıdır. Görünür evren, ışımanın arşetipik yani ilk örnek dünyasına doğru gelişmek için ilk taçtan, boyutsuz ilk noktadan, sonsuzluktan yayılır eski deyimiyle tezahür eder.

ADAM KADMON VE EVRENSEL İNSAN
Bu tezahür tam olarak bittiğinde artık o, başlangıçtaki ilk evrensel insan olarak adlandırılan Adam Kadmon’dur.
Yaratıcının on görünüşünden ibaret olmasına karşın Adam, evrenin yaşayan bir mikro kopyası ve yaratıcının prensiplerinin dünya üzerindeki yansıması olduğu için, içsel birliğin ve evrende işleyen bütünlüğün sembolüdür.
Bu tezahür etmiş dünyada Adam Kadmon’un fonksiyonu, Hakikatin tezahür etmemiş yanını sürekli bir tezahür haline getirme vazifesini görmektir.
Ve bu tezahür yani oluşum, evrensel enerjilerin Adam Kadmon’a akışı süreklidir. Her anda oluşur. Bu süreç tam şimdidedir, bu andadır, ve her bir an Evrensel Yaratım’ın değişime uyum sağlamasıdır.
Bu denge sürecinin boyutu o kadar kapsayıcıdır ki, en muazzam kozmik olaydan boşluğun kıyısındaki en ufak olguya kadar bütün olanları içine alır. O’nda her şey varlık olarak ve hiçlik olarak, varoluşun ve yokluğun kutupları arasında süzülür. Tüm Hakikat, bu nedenle her haliyle bir varoluş yani mevcudiyet barındırır.
Her şeyden önce şunun üzerinde düşünülmelidir; göreceli/ rölatif dünya hiç durmayan, son bulmayan bir hareketle, devinimle varolmaktadır, fakat buna rağmen “Mutlak”, içine nüfuz eden bir suskunluk, sessizlik ve boşluk olarak her zaman onun içinde bulunur ve onu kapsar.
Kabala’nın dini yazımlarında,”Adam Ḳadmon” bir ifade olarak anlamı “Baba zamanı” Yada “Primal Man” yani ” Ilk Adam”.
Eski Rabbin( haham)kaynaklarinda şuşsekilde olduğudur “Adam ha-Ḳadmoni” bu Num. R. x., neredeki Adam tarzıdır,normal olmayan “Ha-Rishon” anlamı “ilk” “Ha-Kadmoni” (orjinaldir).
Deniliyorki Adam Ḳadmon gözlerinden projüktür seklinde yansıyan ışık ışınlarıdır. Luria Kabbalasindaki Adam Kadmon en yüksek statülü “Purusha” ve “Upanişad”da eş değerdir,apaçık olarak muhakak kendisidir ve “‘Adam Soul” Yani “Adamin canı,ruhu” ilk ruh,içinde var olan bütün insanların ruhudur,farklı biçimleriyle şekillendirilmişse de bu variyantlar( mythopoetic cosmogenesis ve anthropogenesis)mithopoetik evrensel yaratılış ve insan türünün evrimsel olarak oluşumudur.
“Gnostisizm ve Maniheizm”deki Adam Kadmon ile “Anthropos”la birbirine benzetilmiştir.
Baska bir konsep dahada var bu konsep “Alevi” ve sufizm yani “Tasavvuf” felsefesidir bu felsefede Insan-i Kamil perfekt insan sekilde söylenir.
Dersimler kendi dili dimilkide Insan-i kamil dedikleri dışında “Hawtina asmenidero” yani Kamile ermek yedinciye ermektir.
“Ez Hawtina Asmendero” Ben yedi göğe erdim sekline çevrilse de bizde belki sıralamaya göre isimler yoktur ama diğer Sufist inaçlarda Manihizimde şöyle sıralar Adem,Şit,Nuh,ibrahim, Zerdüşt,Buda ve Isa “Hawtina asmendero” Kamile ermek,Gercege ermek biçimi bizde böyle söylenmis ama adlar sayılmıyor.
Bu konsep yani yediler Simorg(Zümrütü anka)tradisyonunun sonraki kalıptır. Bu Ohrmizd(Ahura Mazda)deki örtük Mitraninin oğullarıdır. Ohrmizd, Amahraspandan (5) ve altıncı oğlu Rashunu (Azdegaryazd)dir yedilerin formudur.
Bu oğullar veya bu elementler
Ether,rüzgar,isik,su,ates Altinci oglu cevap: Tanrıdır. Bu aynı amanda Zerdüstlükteki ve Mancilikteki yediler formudur da.
YUNAN FELSEFESINDE (Arius Didymus)
Değişik felsefi görüşler vardır “Primal Man”(Ilk Adam) için,inançsal biçimdeki farklılığa ragmen,yunan felsefesiyle de bir aynılık vardır.
M.ô.son yüzyılın bitimindeki Plato,nun kaleme aldigi “Arius Didymus” “Concerning the Opinions of Plato” Plato`nun saygı,hürmet,hatır sayma ile ilgili görüşleridir
.Yunan felsefesinde ilk adam “Arius Didymus” tur yani insan-i kamildir.
PHilO
“original man,” or “heavenly man,” philoda orjinal adam ve Göksel Adam vardır.Tanrının insan donunda yaratıldığını söyler.Göksel Adamın perfek logos resiminde kendini bulur bu ne kandındır nede erkektir.
Manicilikte
“Insan Kadim” ve “Iblis Kadim” seklinde yer alir.
Maniye göre ilk insan Işık imparatorluğu ve 5 oğlunu yaratmıştır.
Gnostis doktorinlerine göre identize edilen Adam orjinal adam veya Mesih Maninin vermiş olduğu derslerde (Kurtarıcıi Mesih) onun oturdugu yer evi Günes ve ay,dadır der.
Günes ve AY;da evi olan ve beklenen Mesihin İsa olduğu yönünde buda bu yediler teorisini olusturuyor
Adem,sit,Nuh,ibrahim,zerdüşt,buda ve isa,dır. Buda manicilikteki Orjinal Adam yani ilk Adam teorisini sabicilikten aldığı teorisini güclendirir.
Sabiciler daha sonradan yazılı şekilde bunu az değiştirerek “Gabra Qadmaya” (Adam Kadmon) seklinde yapmışlardır.
İsmailîlik
Tanrı ,onun varlığı gönderilen yedi peygamberlerdeki inkarnasyonda var olmustur, bu peygamberler Adem,Nuh,Ibrahim,Musa,Isa,Muhammed ve Mehtidir.
Dürzilik
Ademin ruhunun Halife Ali içinde olduğunu,Ali’den damadına ondan da Fatimilere geçtiğini söylerler.
Manevi simyada amaç, ruhun tekamülünün sağlanması, (catharsis) yani saflaşmasıdır.
Yani yaşamsal bedenin tine dönüşmesidir. Tine dönüşen insan, beraberinde yaşam erkini de elde eder. Tinselleşmiş olanı tinsel yeteneği olanlar anlayabilir. Buna sufizmde “erenlerin kalb gözü” adı verilir.
Kalb, erdem sahibi olmakla, tefekkürle ve tanrıyı zikretmekle uyanır, keskinleşir. Kalb ilahi bilgi ve aşkın tahtıdır.
Gazali şöyle der:
“Kalb parıldayan bir ayna gibidir. Sıkıntılı işler o aynayı bir duman gibi kaplar ve gerçek benliğini göremez olursun. Evrensel gerçeklik yani Tanrının görüntüsü ile arana bir perde iner.”