(kader ile ilgili bir soruya cevaben yazılmıştır)
Kader ancak ve ancak ZAMAN ve MEKAN kavramını yok saydığınızda anlaşılabilecek bir konudur. ve bakış açınız kaderini yaşayan kişi değil bizzat kaderi yaratanın gözünden olmalı. ancak o zaman koşulsuz olarak kaderi kabul gerçekleşebilir.
fakat biz; belli bir zaman dilimin içinde yaşayan öncemizi nispeten bilen ama bir an sonrasını mutlak yokluk/bilinmezlik olan bir dilimde yaşıyoruz.
Hz. Muhammedin tanımıyla; elinde bir bardak su var, içersen kaderinde var o suyu içmek, içmezsen yok.
Çok cüzi de olsa insanda da irade var ve bir şeyler yapabilir, fakat ana resim (makro plan) çok fazla etkilenmez. tasarlayan tasarlamıştır ve takdir Evvel/Ahir olan Allahın zamanı olan “AN”da olacak/oluyor/olmuş’tur… Zamansızlığın ne olduğunu kavramak bizim için elbette çok güç. ben de anlayamadığımı ancak bu şekilde anlatabildim.
Ahmed Hulusi‘nin “Tevekkül” yazısı bu konuda yazılmış olan güzel yazılardan birisidir.
Çok sevdiğim bir astrolog arkadaşımla geçen hafta sohbet ederken çok ilgininç bir şey söyledi, astroloji ve numerolojinin derinliklerini girdikçe sanki insanın iradesi hiç veya hiçe yakınmış gibi geliyor bana dedi. ben de kesinlikle katılıyorum.
Var olan sadece “O”, biz de payımıza düşen esma terkibinin (takdir edilen düzeyde) sonucunu yaşıyoruz.
Klasik manada!!! kaderci değilimdir, fakat bir an sonrasını bilmediğim için tedbiri elden bırakmam. zaten kader inancı da bu temeller üzerine oturmalı diye düşünüyorum…
Sonrasında;
Bilinç düzeyindeki taleplerimizin değeri 1 ise, bilinçaltınınki 1000, Kalben istemeninki ise 50bin diyebiliriz. ancak en derinden yapmış olduğumuz talepler gerçekleşiyor hayatımızda, (rezonans kanunu)
Hem para isteriz hem de zengin olursam züppe derler diye en derinde! reddederiz.
vs. vs. vs.
Tevekkül yazısını mutlaka okuyun.
Selamlar